10 Aralık 2010 Cuma

Yolculuk

Havaalanına geldiğinde uçağın kalkmasına daha çok vardı..Garip bir şekilde trafik yoktu ve hesapladığından çok daha çabuk alana ulaşmıştı..Aslında oldukça temkinli birisiydi ve genellikle yolculuklar öncesinde erkenden alanda olurdu..Trafik vs geniş geniş hesaplar ve ona göre evden çıkar ve genellikle de erkenden alanda olurdu.. İlginç bir özellik olarak da aslında daha geceden yolculuğun sıkıntısı başlar,  alana geliş, işlemler vs hep sorun haline getirirdi..Aslında sadece yolculuk da değil, ertesi sabah önemli herhangibir şey için bu sıkıntıları yaşardı..Hiç hoşlanmadığı bu durum nedeniyle, o geceler hep uykusuz kalır, huzursuz olurdu..Sınavlar, önemli görüşmeler, yolculuklar bu duruma sebep olabilirdi..Anlamını bilmediği bir nedenden ötürü gece yattığında, bu konu her neyse, düşünmeye başlar, genellikle olumsuz bir tarafını bulur ve kendi kendine abarttıkça abartır, sonra ne uyku kalır, ne huzur...Konu öyle bir hale gelir  ki, sınavlar yarıda kalır, uçaklar kaçar, sınırda sorunlar yaşanır vs...Sınırda sorun yaşanır derken aslında bu konuda çok tatsız bir anısı da yok değildir...Kimbilir belkide özellikle yurtdışı seyehatler için duyduğu stresin kaynağında bu tatsız tecrübe yatmaktadır..
Check-ini tamamlamış, süratle ikinci güvenliğe geldiğinde çok fazla kuyruk olmadığını görüp rahatladı..İşyerinden verilen bir kart sayesinde business bankolarından check-in yapabiliyor ve yine business için ayrılan güvenlik noktasından geçebiliyordu..Business sırasında bir iki tanıdık sima göze çarpıyordu..Bunlarda sürekli uçuyorlar mı ne? Bu kez TV de programı olan, ama  medyada çok da fazla deşifre olmamış, tabiri caizse yüzünü eskitmemiş genç bir bayan vardı..Muhtemelen yakın bir arkadaşı olan aşağı yukarı aynı yaşlarda bir bayanla birlikte sırada bekliyorlardı..Her ikiside sade ama şık spor kıyafetler içindeydiler..Sunucu olanı hafif bir makyaj yapmış, saçlarını gelişigüzel at kuyruğu şeklinde toplamıştı...Tam bayanları izliyordu ki sıranın kendisine geldiğini farketti; ilerledi bankoya doğru, evraklarını verdi ve beklemeye koyuldu..
Yaklaşık 15 yıl önceydi ve ilk kez yurtdışına çıkıyordu..Uçağa bile çok fazla binmemişti o zamana kadar ve yeni yeni tecrübe ediniyordu..Hareketleri ürkek ve çekingendi..Yaklaşık 3,5 saatlik bir yolculuğun ardından havaalanına inmişlerdi..Demirperdeden yeni kurtulan ülkelerden biriydi..Gıcır gıcır bir havaalanı yapmışlar ve sanki yaşadıkları o yılları, o köhnemiş zamanları silmek istercesine parlıyordu terminal binası..Ama görevliler o yeni binalara nazire edercesine eski ve korkutucu görünüyorlardı..Zaten çekingen olan hareketleri daha bir ürkekleşmişti o görevliler karşısında..Nitekim ona sıra geldiğinde, evrakları alan görevli uzun uzun bakınca, bir gariplik olduğunu anlamıştı..Çünkü diğerleri çok daha çabuk geçivermişlerdi ama kendisinin işi uzadıkça uzuyordu..Dakikalar yıllar gibi gelmeye başlamıştı..Nitekim geçmesine izin vermemişler, işaretlerle beklemesini söylemişlerdi..Bir süre sonra amirleri olduğunu düşündüğü bir görevli gelip, evrakları aldı ve kendisini takip etmesini söyledi..Kötü bir ingilizcesi vardı ve anlaşmak kolay değildi maalesef..Bu arada amir olan görevli ülkeye geliş nedenini sormuş, ve aldığı cevaptan da pek tatmin olmamış görünüyordu..Bavul bantlarının olduğu bölümde, artık dağıtacak bavul kalmadığı için durmuş bir bantın köşesinde kendi bavulunu gördü..Sanki bavulda anlamış durumu, ve oda çok ürkek, zavallı görünmüştü gözüne..Bavulunu da alıp devam ettiler..Gıcır gıcır salonlardan geçiyorlardı, ama onun bunları görecek hali yoktu..Hala ne olduğunu anlayamıyor, tedirgin bir şekilde yürüyordu amir olan görevlinin arkasından..Nihayet bir odaya girdiler, sonra takip eden bir odaya daha girdiler ve sonra bir oda daha geldi ve içeri girer girmez, görevli ardından demir parmaklıklı kapıyı üstüne kapatıverdi..Hemen ardından diğer odaların kapsının da kapandığını duyduğunda, önce ne olduğunu anlamaya çalıştı..Gıcır gıcır havalimanı, demir parmaklıklı bir oda..Hayır bir tutarsızlık vardı, böyle olmamalıydı..En azından ilk yurt dışı seferinde böyle olmamalıydı..Odaya döndü, yaklaşık 4m2 büyüklüğünde, 3 tarafı gri-siyah renkli duvarlı ve bir tarafında üstüne bütün acımasızlığıyla kapanan demir parmaklıklı kapı vardı..Dili varmıyordu ama burası hapishane olmalıydı..Dili varmıyor, kendisini orası ile bağdaştıramıyordu, sadece dehşet duygusu vardı o an içinde..Kapana kısılmak bu muydu cidden? Gerçek miydi, kabus muydu, birazdan uyanacak mıydı yoksa...Sonra duvarın dibinde bulunan tahta banka ilişti ve duvarlara gözü takıldı..O gri-siyahlık aslında yapılan boyadan değil, duvarın üzerine yazılmış binlerce yazı nedeniyleydi..Aslında beyaz olan duvarlara insanlar tarih ve geldikleri şehirleri yazmışlardı..Kaçaklar için kullanılan odanın duvarında binlerce duvar yazısı , binlerce hikaye kazınmıştı..12/05/2004 paris, 25/03/2001 moskova, 17/06/2000 kahire vs.vs...liste uzayıp gidiyordu..Biraz daha oturdu ama hayır oturamıyordu, endişe, dehşet bütün vücudunu kemiriyordu sanki..Ne olacaktı, ne yapacaklardı ..Aklına “geceyarısı ekspresi” geliyor, her yeri ürperiyordu..Dışarıda onu bekleyen abisini düşünüyor, ulaşamamanın, konuşamamanın ıstırabını yaşıyordu..Bir süre sonra kapıyı yumruklamaya başlamıştı..Avazı çıktığı kadar bağırıyordu..Ne kadar o odada kaldı emin değildi, artık aklını yitireceğini düşünmeye başlamıştı ki, içerden bir sesler geldi ve kapının açıldığını duydu..Hemen arkasından kendi kapısına gelen bir görevli kapıyı açmaya başlamıştı..Kapı açılır açılmaz kendini odadan dışarı atıvermişti o da..Görevli beklemesini söyledi, sonra bir defter açıp, yanında getirdiği iki kişinin bilgilerini kaydetmeye başladı..İki tane çapulcu kılıklı adama bir şeyler soruyor, sonra deftere bir şeyler karalıyordu...Adamlara da bir anlam verememişti aslında, hiç yolcuya benzer bir haller yoktu, yanlarında bavul vs bişiyler bulunmuyordu..Nihayet kaydetme iş bitti ve defteri kapadı görevli..Sonra masanın üzerinde duran bir pasaportu aldı, kendisi ile birlikte gelmesini işaret etti..Odalardan çıktılar, salonlardan yürümeye başladılar yeniden..Sonra bir kapının önünde durdular ve görevli pasaportunu uzattı, ve kapıyı işaret etti..Hala anlamamıştı aslında, sonra kapıya doğru bir iki adım attı ve otomatik kapı açılıverdi..Havaalanının yolcu karşılama salonuydu ve birden abisini gördü, sarıldı..Neredeyse düşecekti, ayaklarında hiç derman yok gibiydi, hatta bir süre de konuşamadı..Havaalanından çıktılar ve arabaya doğru yürümeye başladılar..Hava çoktan kararmış, gıcır gıcır terminal binası ışıl ışıl parlıyordu..Kaçak odasında ise 24/07/2005 İstanbul yazıyordu..
Polis memuru pasaportunu uzatmış, niye hala almadığını merak eder gözlerle ona bakıyordu ki, hemen nerede olduğunu hatırladı ve evraklarını alıp güvenlikten geçti..Şöyle bir etrafına baktı, koşuşturan insanlar, beklemekten sıkılıp banklarda yatan insanlar, duty free dükkanlarında parfüm deneyen insanları gördü..Bu arada TV sunucusu duty free kasasında ödeme yapıyordu..Yüzlerce insan bir yerlerden gelip bir yerlere gitmeye çalışıyordu..Havaalanı olağan bir gününü yaşıyordu...En son pasaporttan da geçtikten sonra , yolculuğun en keyifli anları başlıyordu..Diğer ülkenin sınırına kadar tedirginliğini bir kenera bırakıp, alanın keyfini çıkarmak üzere çoktan kalabalığa karışmıştı bile..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder