26 Ekim 2010 Salı

Veda

Günlerden cumartesiydi, Nisanın ortalarıydı..Nefis bir bahar havası vardı İstanbul’da..Hani
limonata gibi derler ya..Öyle bir hava vardı..Ceket fazla gelmiyordu aslında ama genç
adam heyecanlıydı..O nedenle sıcak basıyordu ara ara..Randevusuna erken gelmişti,
güvenlik henüz görüşüceği kişinin gelmediğini söylemişti..Çıkıp biraz turlamaya
başladı..Cumartesi olması nedeniyle Kabataş oldukça sakindi..Mavi bir gökyüzü altında pırıl
pırıl deniz görünüyordu..Biraz sonra beyaz binanın önünde, park cebinde  34 US 3040 plakalı
gri bir pejo durdu. İçinden orta yaşın üzerinde bir adam indi..Adam yaşını göstermeyen
oldukça fit , yanık tenli , kırlaşmış saçlarıyla 50 li yaşların çok başında duruyordu. Sakin
adımlarla içeri girince, genç adam beklediği kişinin geldiğini düşündü..Yaklaşık 3 yıllık inişli
çıkışlı birliktelik o gün başlıyordu...O görüşmede temelleri atılan yepyeni bir bankacılık,
aslında hem genç adamın hemde yöneticisinin hayatında yeni bir sayfayı işaret ediyordu.
..Çalkantılar, kavgalar, gürültüler, patırtılarla ve tabii müthiş bir koşturmacayla geçen 3
yıl..Genç adam için yepyeni bir challenge idi bu durum ve çok anlamadan, dinlemeden;
ama yöneticisine güvenerek, İstanbul’a yeniden dönmenin heyecanıyla kabul ettiği teklif,
hayatında yeni bir sayfanın başlangıcıydı..Aslında yöneticisi için daha sıradan bir durumdu,
çünkü hayatını hep bu yönde geliştirmeye, yeni alanlar, fırsatlar yaratmaya adamıştı O ve
bu durumda onlardan biriydi aslında..Profesyonel hayatının son döneminde böyle farklı,
yepyeni  bir alanı Bankacılığa kazandırmak istiyordu ve finali böyle yapmak
istiyordu..İliklerine kadar inanmış ve inandırmıştı..
Ama kişinin karakteri , hamuru böyle yoğrulunca final yapmak da zorlaşır elbet..Ve yeni bir
challenge çağırır ve bu heyecan yelkenleri doldurur; halatları çözmek, demiri almak için
sürekli bir baskı yapar insana..Tabii mevcut ortamda bu baskılara izin verirse, iskeledeki
babalar çözün bu halatları diye bağırırsa elbette demir almak, iskele alabanda yapmak daha
kolaydır artık..Ve kişi gün gelir çözüverir o halatları, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir
dönem sona eriverir birden..
Geriye bakınca güzel anlar hatırlanıyorsa, gülünebiliniyorsa o anlara , duygusal ama bir o
kadarda insan keyifliyse; ve en önemlisi geçen bu zamandan insan bir şeyler kazanmış
hissediyorsa kendini zaman boşa geçmemiş demektir..İnsan tüm sinir, kızgınlık ve
öfkesinden arınıp, mantıklı düşünebildiğinde bu hisleri yaşıyorsa sorun yok demektir ..Ama
yaşanan kalp kırıklıkları unutulamıyorsa bir türlü, keyiflerin ve o güzel anların anlatıldığı
cümlelerin sonuna “ama” lar ekleniyorsa o vakit ayrılıklara daha kolay alışılıyor ve
sonrasında yeni sayfa daha hızlı çevrilebiliyor..