10 Aralık 2010 Cuma

Rüzgar ve Yağmur

O Pazar hiç uyumadığı kadar uyumuş ve oldukça geç kalkmıştı. Aslında hiç adeti değildi çok uyumak. Hafta arası iş nedeniyle erken kalkıyordu ama haftasonları da uyuma alışkanlığı pek yoktu. Yaklaşık 10 yıldır yalnız yaşıyordu, gerçi annesi ve teyzesi ile çok yakın evlerde oturuyorlardı. Üstelik doğup büyüdüğü mahalleden de ayrılmamıştı bu yaşına kadar. Gerçekten kendini şanslı sayıyordu, çünkü koskoca bir metropolde bu şekilde doğup büyüdüğü mahallede yaşayanlar artık parmakla gösterilir hale gelmişti. Oturduğu mahalle son yıllarda yıldızı parlayan, özellikle sanatçı, yazar , gazeteciler tarafından tercih edilen bir mekan haline gelmişti. Sokaklarda sürekli meşhur olmuş insanlara rastlanır olmuştu. Mahallenin eski sakinleri, bir yandan bu popülarite sayesinde mahallelerinin değerinin arttığına seviniyor, ama bir yandan da artan trafik, insan yoğunluğundan şikayet ediyorlardı. Süt kalmadığı için kahve yapmaktan vazgeçip, çay demlemeye karar verdi. Bu sırada gelen gazeteye göz gezdirmeye başlamıştı. İlan sayfasında “adalarda kiralıklar” bölümünü bulup, yaklaşık son bir aydır yaptığı gibi, adalarda sezonluk kiralık ev aramaya koyuldu. Özellikle yazın havaların İstanbul’da oldukça boğucu hale gelmesi ve yaşlı annesi ve teyzesinin zorlanmaları nedeniyle, yaz boyunca oturabilecekleri bir ev bakmaya karar vermişlerdi bu yaz. Aslında kendisi de çok istiyordu adaya gitmeyi. Zaten çalıştığı işyeri hemen Kabataş’ta Adalar iskelesine yürüme mesafesindeydi ve iş çıkışı adaya gitmek ona da çok cazip geliyordu. Şimdiye kadar bir kaç ev bulmuşlar ama ya pahalı olmuş, yada evleri beğenmemişlerdi. Ve tabii özellikle Burgaz adada arıyorlardı. Son dönemde adaların popüler olması ve yazın özellikle denize girmek için adaya gelenler ya Kınalı, yada Büyükadayı tercih ediyorlardı. Oysa Burgaz sakinliğini ve nezihliğini korumayı başarıyordu en azından şimdilik. İkinci sayfada bir ilan gözüne çarptı hemen: “Burgaz’da acil dublex, uygun koşullu kiralık daire”..Fiyat yazılmamıştı ama nedense, okur okumaz ilanı, pozitif bişeyler hissetmişti. İlginç hemen görmek istemişti üstelik daireyi. Genelde önce telefonla bilgi alır, sonra gerekirse görmeye giderdi ama bu kez hemen görmek istemişti nedense. Hemen vapur saatlerine baktı ve yaklaşık 20 dakika sonra bir vapurun olduğunu gördü. Acele etmesi gerekiyordu.
Açık güvertedeki sıraya oturduğunda, üstüne bakıp ne kadar uyumsuz giyindiğini farketti. Genelde kıyafet, moda vs işine çok takılmazdı, beğendiğini , kendine yakışanı giyerdi. Bu konuları da gereksiz bulurdu. İşyerinde çalıştığı arkadaşlarının NetWork’ten tüm koleksiyonu kapattıklarını gördükçe aklı başından giderdi. Başlarda anlamaya çalışmıştı ama sonra vazgeçti bu durumdan ve hiç takılmamaya karar verdi onlara. Aynı frekansta değillerdi. Yaklaşık 45 dakika sonra Burgaz’a yanaşmışlardı. İner inmez telefonla arayarak adresi aldı ve yola koyuldu. İlginç duygular içindeydi bu evle ilgili ve anlam veremiyordu. Biraz sonra evin önündeydi. Nefes nefese kalmıştı merdivenlerde. 3 katlı ve oldukça yeni sayılabilecek bir apartmandı. Bahçenin özenle bakıldığı belli oluyordu. Yan tarafta şirin ama oldukça küçük bir havuz vardı. Müthiş sakin ve huzurlu duruyordu her şey. İçi ısınıvermişti birden, bu sakinliğe, huzura ve şıklığa..Arkasını döndüğünde bir adamla göz göze geldiler..Adamın geldiğini duymamıştı, hafif çekindi ama adamın bir anda yüzüne yayılan sıcacık gülümsemesi ile rahatlayıverdi. Adam “özür dilerim korkuttum galiba” derken elini uzatıp kendi tanıttı..Evet telefonda adres aldığı, evin sahibi olduğunu düşündüğü kişiydi. Esmer, orta boylu ve kırklı yaşlarının sonlarında olduğunu tahmin etmişti. İlk katın üstündeki dublex daireydi kiraya verilecek olan..Kapıdan doğruca salona giriliyor ve müthiş bir manzara sizi karşılıyordu. Adam hemen balkon kapısını açıp, manzarayı daha yakına getirmişti. Tam karşıda Heybeli adası , solda tarafta Burgazada iskelesi ve daha ileride ise İstanbul olanca heybeti ile görünüyordu. Yukarıda da iki oda ve yine aynı manzaraya bakan küçük bir teras vardı. Eşyalar sade ama temizlerdi. Kısa konuşma sırasında apartmanın adama ait olduğunu, ama kendisinin şu anda İstanbul’da oturduğunu  ve adaya gelmediğini öğrenmişti. Adam konuşurken gülümsüyor ama konuşma biter bitmez ani bir suskunluğa bürünüyordu. Oldukça dalgın görünüyordu..Hatta manzaraya bakarken bile bir ara aniden susmuştu..Kafasında atamadığı bir sorun olmalıydı. Neden adada ev kiralamak istediğini, işini, ailesini anlatıyordu ama adam pek dinliyor gibi değildi..Sürekli dalıp dalıp uzaklara gidiyordu. Verebileceği kirayı söylediğinde adamın kabul etmeyeceğini düşünürken, adam elini uzatıp hayırlı olsun demişti. Ardından anahtarı uzatıp, “yarın size kontratı yollarım” diyerek kapıya doğru yönlenmişti bile. İnanamıyordu ama evi tutmuştu. Hiç bu kadar kolay olacağını tahmin etmemişti.
Ertesi hafta sonu annesi ve teyzesi ile adaya gelmişlerdi, ayrıca o gün ev sahibi ile de buluşup detayları halledeceklerdi. Balkona çıktıklarında hepsi de manzaraya hayran kalmışlardı. Ev sahibini aşağıda bahçede görünce hemen kontrat için aşağıya indi. Bir an önce kontratı imzalamak istiyordu, her an anlaşma bozulacak diye korkuyordu. Bugün adam biraz daha kendindeydi. En azından kendisini dinlediğinden emindi. Hatta bugün konuşkanda denilebilirdi. Konu konuyu açıyordu. Adam adada büyümüştü ve adeta aşıktı adaya. Eski anılarını anlatırken gözleri parlıyordu. Dededen kalma eski evlerini yıkıp bu binayı yapmışlardı. Tek çocuktu ve hem annesi hemde babasını kaybetmişti. Heyecanla anlatırken, “eşim....” dedi birden ve durdu. Yüzü allak bullak olmuştu. “Kaybettim...” lafı çıktı ağızından sonra ve sustu... ”Özür dilerim, başınız sağolsun..” İmzaladığı kontratı alıp hemen yanından ayrıldı, yukarı annelerinin yanına çıktı. O da kötü olmuştu, ama adam geçen günkü dalgın haline dönmüştü birden..Anlaşılan zamansız bir kayıptı..
Evden çok memnunlardı..Hayal ettiği gibi işten çıkıp doğruca adaya geliyordu akşamları. Annesi ve teyzesi de oldukça keyiflilerdi..Ada iyi gelmişti gerçekten..Balkonda yemek sonrası güzel bir kırmızı şarap açıp birlikte içiyorlardı. O gün evin şerefine en pahalı şaraptan almıştı. Genellikle ucuz kırmızı şaraplar içerdi.. Annesi “ev sahibi dedi, eşini kaybetmiş 3 ay önce”... ”Tamda bu evde oturuyorlarmış.. 2 senelik evlilermiş..çok mutlu bir çiftlermiş..” “Trafik kazası geçirmişler ve kadın hemen ölmüş”..Bugün mahallenin bakkalından alışveriş yaparken öğrendiğini eklemişti... “Yazık..”
Hafta sonu bahçede ev sahibi ile karşılaştılar.. Adam havuzun çevresinde bir şeylerle uğraşıyordu. “Geçen günkü tavrım için özür dilerim” dedi adam..Ve anlatmaya başladı..Eşini kaybetmesini, kazayı, evi apar topar kiralamak istemesini anlattı..Hiç yorumda bulunmadan dinliyordu..adam sürekli anlatıyordu..sanki uzun süredir konuşmamış gibiydi..İçinde biriken herşeyi anlatmak ister gibi bir hali vardı..Birden durdu ve “başınızı şişirdim dimi.., kusura bakmayın” diyecek oldu..Ama aksine hiç sıkılmadığını, rahatlıkla anlatabileceğini söyledi..Adam, “çok garip ama, size anlatabileceğimi, içimi dökebileceğimi hissettiğim için böyle birden bire anlattım..,çok iyi bir dinleyicisiniz, ama isterseniz hemen susabilirim tabii..”
Adam müthiş naif, içten gelmişti..İçi dışı bir gibiydi..Her dakika rastlayabilceğiniz bir tip değildi..Ki son dönemde, büyük şehirlerde artık kimseye güvenemez, inanmaz bir hale gelindiği düşünülürse, sanki bu ada gibi izole, bakir kalmış, sanki hiç kirlenmemişti..Bu haliyle etkilendiğini hissediyordu..Müthiş bir güven duygusu gelmişti adamla ilgili olarak..Rahat hissetmişti kendini yanında..Adamda böyle hissetmiş olmalı ki, herşeyi açıklıkla anlatmıştı kendisine..
Mutat bir Pazartesi haftalık toplantısından yine başından dumanlar çıkarak, sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde yerine dönmüştü. Yıllardır bu Pazartesi toplantılarında aynı görüntüler yaşansa da hala alışamamıştı ve hala üst yönetim hayal kırıklığına uğratabiliyordu onu. Gerçekten kavrayamamış hissediyordu kendisini bunca yıla rağmen..Hışımla yerine gelmişti ki, masasında bir vazo içinde kır çiçekleri duruyordu.. Nefis bir buket bir anda bütün tatsız ve kötü şeyleri silivermişti..Kart aradı hemen ve buluverdi..Ev sahibi haftasonu kendisini dinlediği için teşekkür ediyordu.  Hemen telefona sarıldı ve teşekkür etmek için aradı. Telefonu kapattığında yüzünde kocaman bir gülümseme duruyordu..Yan masada çalışan arkadaşı bu anı kaçırmamış, hınzırca kendisine bakıyordu..Hemen söyledi sebebini, hafta sonu birlikte yelken yapacaklardı..Yelken son zamanlarda onu en mutlu eden uğraşıydı..Ve hafta sonunda konuşma sırasında ev sahibinin bir yelkenlisi olduğunu öğrenmiş ve kendini tutamayıp yelken hobisinden bahsetmişti..Daha sonra bunu anlattığı için kendine kızmıştı hatta..Arkadaşı kendine kızmaması için onu telkin edip, hatta bunu kutlamak için akşam bir içki ısmarlaması gerektiğini söyleyip onu rahatlatmıştı.
Hafta sonu Burgazada iskelesinde buluştuklarında, hava pırıl pırıl, deniz masmaviydi..8 m’lik 2 kamaralı fiber bir tekneydi. İyi durumda görünüyordu. Teknede yalnızca ikisi olacaklardı. Hemen demir almak için çalışmaya başladılar..20 dakika içinde Burgazadayı arkalarında bırakmışlardı bile. Adam uzun yıllardır yelken yapıyordu ve hareketlerinden oldukça profesyonelleştiği belli oluyordu. Adanın arkasını dönüp açılmaya başladılar. Tüm yelkenler açıktı artık ve iyi bir rüzgar vardı. Adam kahveler ile geldiğinde dümeni sıkıca tutmuştu, bırakırsa gemi kayıp gidecekmiş gib geliyordu. Hem tedirgindi acemilik nedeniyle, ama bir yandan da müthiş keyif alıyordu bu durumdan..Adamsa müthiş bir öğretmendi. Tatlı tatlı izah ediyordu her şeyi..Bu arada oradan buradan laflıyorlardı..Her ikisi de çok keyifli görünüyorlardı..Kahveler bitmişti ki, nereden geldiğini anlayamadıkları bir rüzgar birden yüzlerini yalayıp geçmişti..Kötü bir havanın habercisi olmalıydı ki, adamın yüzü aniden asılmıştı..Nitekim bulutlar süratle hareket ediyor, ortalık hızla kararıyordu..Hemen ön tarafa gidip balon yelkeni kapatmasını söylerken kendisi dümene sarılmıştı..Hızla yelkeni kapatmaya başlamıştı ki yağmur damlaları düşmeye başladı. Rüzgar çok şiddetlenmişti..Yelken tam kapanacakken, halat  hızla avcunun içinden kayıp savrulmuştu..Tekrar tuttuğunda avcunun içinden kan sızıyordu..Yaralanmıştı..Yelkeni bağlayabilmişti ama kan akmaya devam ediyordu elinden..Adam kanı görünce hemen yanına geldi..cebinden çıkardığı mendil ile hemen sarmaya başladı yarayı..Bu sırada çok üzgün olduğunu söylüyordu..İki eli ile ellerini kavramıştı..Müthiş şefkatle bakıyordu.. Yağmur her ikisinin de saçlarından aşağı süzülüyordu..
Camdan süzülen yağmura bakarken, kapının vurulduğunu duymamıştı. Hemşire içeri girdi ve “annelerinin  yanında uyumaya hazırlar” dedi. Kafasını çevirip ikizlere baktı..Hala alışamamıştı bebeklerine..Her seferinde hemşireye boş boş bakıp, ama Rüzgar ve Yağmur’u görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yayılıyordu...

09/08/2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder